6 Kasım 2016 Pazar

Yaralarımız var, sakladığımız.
Kimseler açmasın diye taklalar attığımız. 

Her insanın var bir hikâyesi.
Bende saklı, birçoğunuzunki.  

Anlatırken ki kelimeleriniz bile ezberimde. 
Zaten hiçbir şeyi unutmam ki ben.

Aklımda o soğuk kış günü
Giyilen o paltonun rengi bile.

Yüzlerinizi unutuyorum ben de bazen ama
Çok özlediğim zamanlar oluyor o da

Kimse bana yüzünü, sesini unutturmasın istiyorum...

Ölümün tek gerçek olduğu şu dünyada
Kimsenin gözü şu kadarcık dolmasın istiyorum

Değmiyor hiç kimse inanın şu kadarcık üzülmenize

28 Ekim 2015 Çarşamba

Geçmez dedigin zaman bile bir bakmışsın geçmiş çocuk. Bir bakmışsın kış, bir bakmışsın yaz... Hiç uyanmak istemediğim sabahlar olmadı mı? Hiç geçmeyen geceler? Hiç uyumadan da gidiliyormuş işe, hiçbir şey de olmuyormuş...  Kim bilir kaç gece kalp çarpıntısından uyuyamadım. Kafana bir şey takmaya gör, uyku girer mi göze? 

Tarihler bile ezberimde. Can çok yanınca... 

Ufacık çocuğun bile; " Sen çok iyisin, seni hiç üzmesinler Dicle Abla " dediği bu dünyada, üzen çok beni de... 

Bir gün geliyor geçiyormuş hepsi ama.

Ne de olsa kışın sonu bahar ya... 

Bir şey sorup bitireyim izninizle;  geçen yıl yağan kar nerede? 




17 Temmuz 2015 Cuma

Rüyasına gelen insanları da secmeli insan. Kan ter icinde uyandıranlar degil, sesini unuttuklarım gelsin artık. 

Siz ses unutmak nedir bilir misiniz canım okuyan? Hatırlamaya calısmak, hatırlayamamak... 

Ağır.

Kısmi vefasızlıklarım var bu ara, affola. 

Dönerim ama en kısa zamanda.

Söz.


                                           Bayramın 1. günü  / 17 Temmuz 2015

10 Temmuz 2015 Cuma

Bak ben bu havaları çok sevmem.
Kırılırım, küsemem ben.
Ama sen ne de güzel kırarsın, bilmeden?
Korkma, sitem de etmem. 
Çok severim ama öyle hemen söyleyemem.
Ezberlerim yüzünün en ince ayrıntısını da; " iyi bilirim " diyemem. 
Gece gündüz konuşsam da; " iyi tanırım " demem.
Hiç birini iyi tanır mı insan? 
Çekip de gider ya birden. 
Boşver.
Sen bana bakma bu arada havanın da bir suçu yok. 

Sen hiç çok özledin mi? 

Ben hep çok özledim çocuk. 

8 Haziran 2015 Pazartesi

İncelikler

" Beni merak etme ben iyiyim " derim ama beni merak et isterim.  Beni cok az tanıyanlar bile bilirler bunu. 

   Benim öyle dememe sen beni merak etmeyeceksen zaten benden uzak dur. 

   İstersen hassaslık de, istersen kırılganlık... 

   Değil ama. 

   Bunun adı; inceliktir bende. 

   İncelikler hep cok önemlidir benim kalbimde. 
    
   Çok severim, çok değer veririm ama karşılığını da almak isterim. 

   Çok şey değil bu istediğim. 

   Ufacık bir soğuyayım olmaz bende eskisi gibi hiçbir şey. 

   Ne yazık. 

   Ne yazık yaşanan günlere, verilen emeğe, değere

   Ben zaten bazılarını hiç tanımamışım saydım.

   
  

  

3 Mayıs 2015 Pazar

Erdek

7 yıl sonra Erdek.

Çocukluğum. 

İlk defa babaannemsiz. 

Tuhaf.
En çok anneannemin de geldiği yazı sevmiştim ben. Bir çocuk için anneanneli ve babaanneli yaz tatili gibisi olur muydu zaten? 

Güneşin batışını izlemek için bizi Cuğra'ya götürmeleri, Ali Abiden oyuncak almadan siteye dönmememiz, Ecdat'tan aldığımız sayısını hatırlayamadığım kaç top dondurma... 

Kim bilebilirdi Erdek'te birlikte çektirdiğimiz o fotoğrafın yıllar sonra odamın en güzel yerini alacağını? 

İnsan çok özlüyormuş.

Çok.

Ve Erdek. 

Bugün yine yağmurluydun ama seni yine çok seviyorum. 💙

25 Nisan 2015 Cumartesi

Rica...

Kendini soyutlama. 
Kimse icin kendini soyutlama. 
Birini görmek istemiyorsan onu sil. 
Bizim hayatlarımızdan kendini silme.
Belki seni cok merak eden " biri " vardır.
Belki cok özleyen. 
Belki cok düsünen. 
Karsındakinden degersiz misin sen? 
Bunu bir sor kendine. 
Ondan sonra kararını ver. 

Biliyorum.
Canın cok acımıs olabilir.
Insanın; sevdigi birini, bir baskasıyla görmesi canını yakar elbette ki...
Gülümseyemezsin
Yemek yemezsin belki günlerce
Uyku uyumazsın.
Ama bir aynaya bak, begenir misin kendini bu sekilde?

Unutma ki kimse vazgecilmez degil.
Onun da yerine konulur, senin de, benim de...

10 dakika sonra bile ne olacagımızın belli olmadıgı şu dünyada
Kimse icin kendini üzme.

8 Aralık 2014 Pazartesi

...

Böyle zamanlarda zor oluyor toparlamak kelimeleri. Şaşırıp da kalıyor insan, öyle... 

Ben dün hep üşüdüm, çok üşüdüm.

Ördügün atkı yoktu boynumda babaanne. 

Simdi sana giden yollar; mandalina, portakal, nar agaclarıyla dolu.  

Cok agladık babaanne cok, biz sana gelirken. 

En son ne zaman sarıldım sana? En son ne zaman acele etmeden uzun uzun konustuk? 

En son ne zamandı bunlar? 

Canım acıyor babaanne, canım cok acıyor... 


                                                                                               29.11.2014





18 Ekim 2014 Cumartesi

Hayat

İnsan; kaç yaşına gelirse gelsin ayırt edemeyebiliyormuş doğruyla, yanlışı. 

Hâlâ saçma sapan üzülebiliyormuş. Olur olmadıklara. 

Yanılabiliyormuş. " Hiç yanılmam ben artık " dese de. 

Kırılabiliyormuş. Kırılmam sansa da. 

Şaşırabiliyormuş. Her onu şaşırtan insan sonrası; " Ben artık hiçbir şeye şaşırmam " dese de. 

Gözünden yaş akıtabiliyormuş... 

" Büyüdüm ben artık hiç ağlamam anne " dese de. 

6 Eylül 2014 Cumartesi

Canım Eylül...

                       Bir şeyleri ayırt edebilen insanlar olsun hayatınızda. Kaliteli ile kalitesizi ayırt etsin. Görmeyen bir insana bir şeyi zorla sen gördüremezsin, bak o kalitesiz bu kaliteli diyemezsin. Bir bakıştan; ' o ' anlayacak. 

                      Taktığınız toka bile bilene güzel, taktığınız kravat bile anlayana güzel.
      
                      Hayattan zevk alabilen insanlar olsun yanıbaşınızda. Akşam yenilen güzel bir yemek mesela her şeye değsin, günün tüm yorgunluğunu unuttursun. 

                     Son çıkan bir kitap hakkında da fikri olsun mesela, gazetedeki köşe yazıları hakkında da. Siyaset de konuşabilsin yeri geldiğinde. Radyoda çalan şarkıyı da söylesin bağıra çağıra:)  Sonbaharın moda renklerini de bilsin, ligin durumunu da. 
  
                     Küfür etmeyi, orda burda dudağını büzerek fotoğraf çektirmeyi marifet sanmayan insanlar olsun yakınınızda. En büyük marifetin, küfür etmemek olduğunu anlayan insanlar olsun. Ama şimdi. Bir kaç yıl sonra değil.

                    Kendine yakışan insanı seçer herkes, hem eş hem arkadaş olarak, hayatın her alanında. Siz de kendinize yakışanı seçin. 


Küçük bir not; " Canım Eylül. Serinledikçe güzelleşeceksin, ha gayret. " 
                     
   

                    

9 Temmuz 2014 Çarşamba

MEDİNE


İsmi; " Medine ".
Ürgüp'de yolda yürürken karsımızdan geldi; " Abla sen ne güzelsin " dedi.
Kücücük cocuk utandırdı beni. Sohbet ettik ayak üstü.
Ürgüplü.
En cok " Yer Gök Ask" dizisini seviyormus:)
Fırat'a; " Abi, ablayla benim bi fotografımızı ceker misin? " dedi.
Cektirdik. Bir daha hic görmeyecegi bir fotograf...
Sen hep gül cocuk, güzel kalpli cocuk.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Mayısta Bile Yağmura Yakalansa Mesela...

Durduk yerde kalkıp kendine bir kahve yapacak kadar mutlu olmalı insan, köpüklü olmasa da olur... Tek başına bile içse, huzurlu olmalı... Kalbi atıyor ya, şükretmeli... Bilmeli; en büyük nimet bu ya.

Gece acıkırsa yemeli içinden geleni. " Şişmanlama korkusu " olsun, en büyük derdi.

Mayısta bile yağmura yakalansa mesela, toprağın kokusunu içine çekmeli... Şemsiyesi bile olmasa yanında, ıslanmak ya bazen en güzeli.

Dinlemeli sevdiği şarkıları -bangır bangır-, isterse gece yarısı. 

Fırlatıp atmalı sevmediği kitabı. 

Ezbere okumalı en sevdiği yazıları. 

Silip atmalı üzen insanları. 

( Mutluluğu küçük şeylere bağlı olan insanların kalbi büyük olur... Bu yazı benden tüm kalbi büyüklere gitsin... Ki ben birini çok iyi tanıyorum... :) İyi ki öyle bir arkadaşım var. Ne mutlu bana... Yüzü hep gülsün. )

7 Nisan 2014 Pazartesi

Yaz Bir Kenara...

İnsanları kırmak cok kolay. Bir kelime yeter huzurları kacırmaya da, o huzur kacıranlar nasıl koyar başı yastığa?

Hic anlamadım.

Bilmezsin ki alnında ne yazılı?

Ne var kaderinde, neler göreceksin günden güne?

Sen ki; Allah görme derse görmez, duyma derse duymaz olursun. Saniyesinde.

Kime güvenirsin de incitmeye calısırsın?

Yanındakilere mi?

Unutma hic.

Yaz bir kenara.

Bugun sana hayat veren su, yarın seni boğabilir.

dk

1 Mart 2014 Cumartesi

...

           
 ÖLDÜKTEN SONRA 
 Diyecekler ki arkamdan 
 Ben öldükten sonra 
 O, yalnız şiir yazardi 
 Ve yagmurlu gecelerde 
 Elleri cebinde gezerdi 
 Yazık diyecek 
 Hatıra defterimi okuyan 
 Ne talihsiz adammış
 Imani gevremis parasızlıktan

 Muzaffer Tayyip Uslu
        (Simdilik, 1945)


Yılmaz Erdoğan; ' Kelebeğin Rüyası ' filminde bu dizeleri okuyunca, sinemada gülme sesleri gelmişti sağımdan solumdan. Benim ise gözümden akan gözyaşlarım vardı, elimde mendilim.  




Birileri sağolsun, ' başkaları adına utanma ' konusunda hepimiz profesör olduk. 




Alıp başımı gidesim boşuna gelmiyor. 




Sinemadan tut, okuduğum bir haber bile nefessiz bırakmaya yetiyor. 




Bazı insanlar hele cok yorucu.




' Zaten ben senden yeterince nefret ediyorum, daha fazla kendinden nefret ettirmene gerek yok ' demek istediklerimin sayısı her geçen gün artıyor... Onlar; 




Sevdiğim şarkıları sevmesinler.      



Kullandığım kelimeleri bile kullanmasınlar.                   


Yazdığım şu yazıyı şans eseri bile olsa okumasınlar. 
 
Istiyorum.        



Yok hani beni takip etmedikleri hâlde yanlışlıkla tweetimi  favori işaretleyip, hemen geri alanlar falanlar, blogla dalga gecip, blog açanlar, benden haber almak istemeyip de, dünyanın bir ucundan gün be gün blogumu takip edenler vs vs...  


Siz gidin en güzeli benim üzerime bir bardak soğuk su için. 






28 Aralık 2013 Cumartesi

Yeni Yıl Yazısı

        2013 kötü geçti diyemem, Allah bana ne der?  
        Çok şükür ki; ölüm olmamış, hastalık olmamış, hastane olmamış.
        Gerisi mühim değil.
        Geçer.
        Hele de beni benden çok düşünen, her şeyin hakkımda mutlaka hayırlısını veren biri var ki, ben nasıl mutsuz olayım?
        Neden huzursuz olayım?
        Ne diyor kitap; yazara soruyorlarmış; " Hocam hiç mi mutsuz olmuyorsunuz? '' Nasıl mutsuz olabilirim? Bana mutluluk insandan gelmiyor ki bir insan beni mutsuz edebilsin.
         Aynen öyle...
        ' Tefekkür ' ü öğrendim ben, aldım ' tevekkül ' ün yanına koydum.
        ' Teşekkür ' ü hep bildim.
         Hep şükrettim.
         Diledim.
         Dua ettim.
         Allah'ı vekil ettim, gerisine karışmadım.
         Hemen unuttum hatta, lafını bile etmedim.
         Hep bunda da vardır bir hayır, sen beni benden iyi bilirsin rabbim, dedim.
         İşte bu yüzden benim huzurum ...

         2014; huzur getirsin herkese, tüm sevdiklerime...

         Sevgiler;
   
         Dicle...  :)
   

18 Eylül 2013 Çarşamba

Nice Mutlu Yıllara Canım Annem...


O'ndan ögrendim ben; en  zor zamanlarda bile -saglıklı oldugum sürece- her şeyin ama her şeyin altından kalkabilecegimi, yarına hep ümitle bakabilmeyi, her yeni güne gülerek baslayabilmeyi...

O'ndan ögrendim ben; insan ayırt etmemeyi,  sosyal statülerden cok, agızdan cıkanın önemli  oldugunu...

O'ndan ögrendim ben;  hangi renklerle, hangi renkleri giyebilecegimi. Siyahın yanında asla lacivert olmayacagını...

O'ndan ögrendim ben;  cümleleri devrik kurarsam eger daha güzel olacagını.

O'ndan ögrendim ben;  saygıyı. En basta da kendime saygı duymayı.  Yalnız basıma da olsam esnerken agzımı kapatmayı...

O'ndan ögrendim ben; sevgiyi. Öyle güzel sever ki benim annem, diger sevgiler hep eksik kalır, yarım kalır...

Beni sevginsiz bırakma annem, cok yasa ve hep yanımda ol.

Nice mutlu yıllara...

Seni cok seviyorum... 


dk

18 Ağustos 2013 Pazar

:(

Üzgün surat.

Sebep belli... Yine bir pazar aksamı...

Ahh bu kadar hızlı gecmeseydin keske zaman...



4 Ağustos 2013 Pazar

Şükür ... ♥

                Cok yorulmustum, cok bunalmıstım, sabrettim, cok bekledim ve sonunda kafamı dinleyecebilecegim ( nasipse ) 2 haftalık iznime cıkabildim.

                 Ilk defa biz pazar aksamı bu kadar huzurluyum anlayacagınız sevgili okurlarım. Dünya barıs elcisi olsam ancak bu kadar huzurlu olurdum sanırım:)  Bol kitaplı, bol dergili, bol yüzmeli, bol güneslenmeli, bol eglenceli bir tatil diliyorum kendime ve bayram tatili icin herkese...  

                 Dün kadir gecesiydi ya herkes icin cok önemlidir muhakkak ama benim icin de ayrıca bir özel oldu. Kac aydır konusmadıgım bir arkadasımla konustum, uzun uzun dertlestim...  Küs olan iki arkadasımı barıstırdım, yumsatmak icin cok az yalan söyledim:) ( Utanmıs surat )  " Güne seninle basladım, demek ki güzel gececek " diyen canlarıma cok dua ettim.  Dicle'min yüzü hep  gülsün diyenleri, hic tanımadıklarına bile benden icin; " Bu kızı alan valla yaşadı " diyen kisiyi ayrıca andım. Cuma günü kendimle ilgili bir olayı paylastıgım arkadasımın beni bugun o olayla ilgili rüyasında görüp, icimi huzurla doldurması da ayrıca etkiledi beni...

                 Iyi ki varlar...

                 Iyi ki benimleler...
 
                 Her şey icin şükürler olsun Allah'a...

                 Üzülmüyor muyum, kırılmıyor muyum; elbette... Hem de cook...  Ne kadar aglasam da biliyorum, Allah her şeyin hayırlısını verir, belki ben o an göremem, belki aylar, belki yıllar sonra görürüm ama görürüm.
           
                Her zaman şu sözü geciririm kalbimden; " Görelim mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler... "

               


28 Haziran 2013 Cuma

İçimden Nasıl Geldiyse...




Kendini övmenin marifet olmadıgını,

Hatta  isini, gücünü, paranı, gezmeni tozmanı, okulunu, kocanı :) her neyini öne cıkarmaya calısıyorsan o konuda o kadar kompleksin oldugunu, 

Birinin gücsüz tarafını ortaya cıkarmakla güclü olunmayacagını,

Aglamanın ayıp olmadıgını, 

Gün icerisinde ne yasarsan yasa,  yasadıklarını paspasta bırakıp öyle eve girilecegini,

Alışkanlıklardan kolay vazgecilmedigini ancak zamanı gelince uzulsen de, vazgecmek  de gerektigini,

Zor da olsa insanoğlunun baska sehirlere, baska hayatlara yelken acabildigini,

Mutsuz uyanmana sebep olan kisileri hayatından cıkarman gerektigini,

Sadece senin isin, senin müsait zamanın, senin mesguliyetin, senin uykun, senin duygun, senin sorunun, senin yemegin, senin zevkin, senin özelin olmadıgını;  karsıdakinin de bir " hayatı " oldugunu,

Ailenin her şeyden kıymetli olduğunu,

Dünyadaki en huzurlu yerin annenin yanıbaşı olduğunu,

Ben hiiiiic unutmuyorum... 

Unutmadıkca da, büyüyorum... 



Dk. 




15 Aralık 2012 Cumartesi

2012 Ile Birlikte Uğurlamak İstediklerim...

     
        * '' Candır, bugun günlerden bilmem ne, hacı, paha biçilemez, adamın dibi  '' vb. kelimeler, cümleler, bu kalıplar tedavülden kalksın istiyorum. 

        * Cümlelerin sonuna '' Net '' ya da '' Nokta '' yazılmasın istiyorum. 

        * Sadece derbi maçlarını izleyip; maç sonrası aslan, kaplan kesilen kızları meşe odunuyla sabaha kadar dövüp, sabahın ilk ışıklarıyla da bu ülkeden göndermek istiyorum.

        * Yusuf Güney ve Fındık kurdu Berna' yı da bu kızların yanına hiiiiiç düşünmeden ekliyorum.                                                                                                                                                                            

        * Her gittiği yeri bildirmek de ne oluyor, bilmiyorum. Neyin ispatıdır bu, anlamıyorum. Neyse ki benim dışarda hiç aramadığım bir huzurum var, evimde, dünyanın en güzel yerine değişmeyeceğim... 

      * Havaya girip de, '' Peki siz neleri uğurlamak isterdiniz 2012 ile? Hadi bakalım cevaplarınızı bekliyorum... ''  falan demiyorum sanki milyonlara sesleniyormuş gibi:) Öyle bir grup da var çünkü, çok komik olan:)

       2013; 
       Bu yazıyı okuyan herkese sağlık getirsin her şeyden önce, huzur getirsin, para getirsin, aşk getirsin... 

       Sevgiler... :)

       Dicle 

27 Ekim 2012 Cumartesi

Gelsin Artık Benim Mevsimim, Kışım...

                   İki lafımın biri; '' Zaman nasıl geçiyor... '' Daha dün ne yediğini hatırlayamayan ben, geçen sene bu zamanlarda ne için üzüldüğümü, ne için sevindiğimi, ne için dua ettiğimi o kadar iyi hatırlıyorum ki... Ne garip.      


                  Bugünlerde bir üşüyorum, bir terliyorum, ne giyeceğimi bilemiyorum... Çantama hem güneş gözlüğü koyuyorum, hem şemsiye. Kararsızlığım havanın suçu. O bile yoruyo beni bu ara... 

                  Şikayetim; daha da hareketlenen günlere... Öyle günler yaşıyorum ki bazen; sabahtan akşama kadar saatler değil de, sanki haftalar geçmiş gibi geliyor. Koşuyorduk da zaten, daha da mı hızlandık, bilmiyorum... 


                  Şükrediyorum ama her gece, uyumadan.

                  Sevdiklerim hep yanımda. 

                 Ekim de bitti, bitiyor... Geliyor Kasım. Gelsin artık benim mevsimim, kışım... 

                 Kar yağarken ben, daha güzel yazıyorum... 
              

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Adı Bende Saklı...

  Kocaman bir dolunay, püfür püfür esen bir rüzgar... 
  Kulagımda Sezen. 
  Avaz avaz söylüyor; 

 '' Gökte ay 14, ben dolunay. Son hatıramı sinene sar. Bu kadarına razıyım yar... ''                                  


 İcimi acıtıyor bu sarkı -her seferinde, gülümseyerek dinledigim halde. Tek korkum; bu şarkıyı bir 10 yıl sonra gözleri yaslı dinlemek... ( Allah korusun ) 


Dolunay bana hic yaramıyor. İcim bir daralıyor, bir acılıyor, kalbim cok carpıyor, yerlere göklere sıgamıyorum dolunay günlerinde. Dün sabah kalktım havalara ucuyorum mesela, bıraksanız yürüyerek kıta degistiririm. Bu sabah kalktım; kendimi Feriha'nın çöp toplarkenki hali gibi hissediyorum. Yataktan cıkmak istemiyorum, '' görünmez '' olmak istiyorum. 

Çok biriktiriyorum icime... En güvendigim insanların, digerlerine '' benzeme '' ihtimali bile beni öldürüyor. Gözümle görüyorum, '' Aaa bak o da şunun gibiymiş, aynı şeyleri yapıyor '' diyorum; yakıstıramıyorum ama gözlerimle de görüyorum. Yavas yavas u - zak - la - sı - yo- rum... 


Kalbime aldıklarım azalsa da ben büyüdükce, birazcık sendelesem de, daha da saglam basıyor biliyorum ayaklarım yere... 








26 Mayıs 2012 Cumartesi

Canım Ekin'ime...


         


         20 yıllık bir seyahat bizimki...     


          Birlikte büyüdük. Günleri hesapladık, aylar çabucak geçsin diye sabırsızlandık,  hep kavuşmayı bekledik... Kışları mektuplaştık. Postacı yolunu bekledik. Mektuptan çıkan kalpli kolye en büyük yeni yıl hediyesi oldu. Sahi ya, nasıl geldi kırılmadan o kadar yolu?


            


Terasta güneşlenirken birlikte içtigimiz limonatanın keyfi hiçbir şeyde yoktu. Denizden çıkar çakmaz yediğimiz mısırın da öyle.


                                                                                                                                                                                       
                                                                                                                 
                                                                                                
                              Depremin olduğu o en zor yıl bile, biz mutluyduk yanyana sandalyelerde. '' Sahil kenarında deprem olsa bu dalgalar bizi yutar valla '' derken bile... Hep sabahlayabilirdik; çünkü konuşacak konular sonsuzdu... Çekirdek de en sevdiğimiz arkadaşımızdı.


             


Bir kere bile kırmadık birbirimizi, hiç incitmedik...


Hep farklı şehirlerdeydik -ki hala da öyle- yazlar dışında ama kalplerimiz hep yanyana....




                                              Şimdi benim canım Ekoş'um evleniyor...
                                                        Hala inanamayan bende tüm duygular bir arada... 


            Hem çok mutluyum, hem biraz hüzünlü, hem de cok heyecanlı.   

              
        
      Dün; '' Güne mesajınla başlamak cok güzel oldu Dicom '' diyen canım Ekoş'umun; her günü çok güzel olsun, hep mutlu olsun, hep huzurlu olsun...     
           
      20 yıldır olduğu gibi, kalbim hep seninle canım Ekoş'um benim....
                                   
      Seni çok seven
       
      Dicon :)

23 Şubat 2012 Perşembe

Canım Anneannem'e...

               
               16 yıl önce bu gün, o soğuk cuma günü, sen bizi bıraktığından beri küsüz biz 23 Şubat'a canım anneannem...


               Her şey o kadar dün gibi ki... 


               Zaman çabuk geçiyor ama yaraları hiç kapatmıyor anneannem. Burda hala senden konuşurken gözleri dolan torunların var...


               Keşke diyorum keşke birazcık daha büyük olsaymış yaşım o zaman. Daha çok sevgimi belli etseymişim sana, 10 yaşında bir çocuk olmasaymışım. Barbie bebeklerle oynamak yerine; daha çok sarılsaymışım sana, daha çok öpseymişim seni...                                                                                       

               '' Karabiberim '' derdin bana hep. Seni kaybetmeden 3 gün önce bizde yemekte; '' Karabiberim benim, sensiz yemeklerin hiç tadı olur mu? '' dedin, karabiber döktün yemeğine.


               Sensiz hiçbir şeyin tadı yok be anneannem. 


               Karabiberin seni çok özlüyor... 


               Nurlar içinde uyu...   
             
                  

9 Şubat 2012 Perşembe

Yazarımız şehir dışında olduğu için yazılarına bir süre ara vermiştir. Size sevgilerini yolladı... :)

30 Aralık 2011 Cuma

Mutlu Seneler ! :)

           
            Bir yerde okumuştum; '' Aileniz dışındaki herkes omzunuzdaki çantadan ibaret. Baktınız çok ağır geliyor, bırakın çantayı yere ve yolunuza devam edin. '' İşte 2011 bana bunu öğretti. Dünyanın en zor şeyi sanırdım, özel hayattan insan silmeyi. Meğer ne kolaymış. Değerinizi bilmeyenleri, sizi hak etmeyenleri, sevginize layık olmayanları, size yalan söyleyenleri, arkanızdan konuşanları, güveninizi sarsanları, hep kendini övenleri, '' Sen nasılsın? '' ı zar zor diyenleri, huzurunuzu kaçırmak için can atanları, size '' Ben onu sevmiyorum hiç '' deyip; ilerleyen günlerde o sevmediği kişiyle kolkola gezen karaktersizleri, haftasonu sinemaya sizinle vakit geçirmek için değil de; görmek istediği o film için gelenleri, mutsuzluğunuzla mutlu olanları, aldığı bi eşyayla hava atmaya kalkan '' basit '' insanları, '' bir dakika '' bile düşünmeden silin hayatınızdan.
            Bırakın onlar kendileri gibilerle kurdukları o '' basit '' dünyalarında mutlu olsunlar, siz yolunuza devam edin...
            İnanır mısınız, zaten her şey o kadar dengede ki... Dikkatli bakınca çok net görüyorum ben bunu. Gerek arkadaş ilişkileri olsun, gerek birlikte oldukları insan olsun. Herkes aslında layık olduğu insanlarla beraber.
            Bana söylenen, benim için yapılan her şey aklımdadır mesela benim. Ufacık bir bayram kutlamasından tutun, 3 sene önce maille yollanan bir şarkıya kadar... Yazdım çoktan o isimleri kalbime. Çok iyi kıymet bilirim, itinayla severim ama itinayla da siliyorum artık, daha huzurlu yola devam edebilmek için...
            2012'de sizi '' siz '' olduğunuz için seven, temiz kalpli, iyi insanlar olsun yanınızda. Hepinize sağlık, huzur ve şans dolu bir yıl diliyorummm! Her şey gönlünüzce olsun.                
           
            Haydi Mutlu Senelerrrr ! :)

28 Kasım 2011 Pazartesi

Ölü Aşk Diyarlarına...

                  '' Ölü aşk diyarlarına beni sen attın da
                     İçim paramparça 
                     Viraneyim, yalan oldum... '' 


Diyordu şarkıda Halil Sezai. Her dinlediğimde neden '' Paramparça '' ediyor beni bu şarkı? Hala anlayamadım. Çook sevmek mi lazım böyle olağanüstü şarkılar yazabilmek için? Ya da kavuşamamak mı lazım? Geceler boyu ağlamak mı lazım? Yıllarca unutamamak mı lazım? 


Hiçbir şeyi, hiç kimseyi kıskanmadım ben bu yaşıma kadar. Ama benim de kıskandığım insanlar varmış meğer... Küçük şeylerle mutlu olmayı bilebilen bir insanım... Huzurlu olduktan sonra, elimdeki sıcacık çayın tadı bile güzel geldi bana hep. 


Duvar gibi duran, zor ağlayan, katı insanlardan korkarım ben mesela... Insan dediğin; hassas olur, sevgi dolu olur, duygulu olur çünkü. Takımı sahaya çıkınca, tüyleri diken diken olur mesela. Ya da sevdiği bir şarkı en olmadık zamanda ziyarete gelince, gözleri dolar... Şehit haberlerinde ağlar katıla katıla... Mesela geçen hafta Kuzey; o türküyü söylerken, gözleri dolan insanlara bayılırım ben:)  ( Bir 10 yıl sonra şu yazımı okusam; '' Kuzey mi, o da kimdi ya?! '' diyeceğimi de adım gibi biliyorum bu arada ) Geçen sene yılbaşı gecesi bile bir güldüm, bir ağladım ben mesela... Annem, babam ve kardeşim Fırat, gitarı sırayla ellerine alıp, ailece fasıl yaparsak nasıl duygulanmam ben? :) Hani Nilüfer '' Erkekler ağlamaz, sil gözyaşını... '' diyor ya şarkıda, o da tamamen yalan. Ağlamanın; erkeği, kadını olur mu? 


İşte hayatımda ilk defa; söz yazabilen, beste yapabilen insanları kıskandığımı fark ettim. Gerçekten de bu yetenek; Allah'ın onlara verdiği bir armağan... Onları yakından tanımasam da biliyorum ki; çok duygulular. Ben de böyle insanları çok seviyorum... Bir Sezen Aksu, bir Yıldız Tilbe, bir Deniz Seki olmak nasıl kolay olsun... Aaa bir de yeni bestecilerden (!) İbrahim Tatlıses var, öyle ya? '' Aç kapıyı vefasız, yağmurdan adam oldum. Aç kapıyı vefasız yağmurdan adam oldum '' sözlerini herkes yazabilir mi? :) 


Kim bilir, belki ben de bir gün beste yaparım, hayat bu, belli mi olur? :) Şimdiden; Aralık ayı, çook güzel geçsin diliyorum, kucak dolusu sevgiler benden hepinize... 


PS: '' Yazmazsan, Aralık ayında başının etini her gün yerim bilmiş ol canım '' diyen arkadaşıma ayrıca sevgiler... O şimdi okurken gülümser ve kendini bilir :)) Umarım bu yazımı da beğenir :) 

4 Ekim 2011 Salı

Yağmursuz Eylül...

       
       İstedim ki; çok yağmur yağsın, ben de güzel bir '' Eylül '' yazısı yazayım. 
       Pencereme yağmur damlaları vursun, bir elimde şarabım olsun, fon müziğim '' Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde yağmurlar yağardı '' diyen Özcan Deniz'in '' Beni Affet '' i olsun. Ama olmadı.
       Yağmur yağmadı hiç bu yıl Eylül'de. 
       Hüzündür Eylül. 
       Gözü yaşlıdır,
       Sever ya çok yağmuru...
       Sonbaharı da başlatır ya birde, ağırdır yükü. 


       Ekim'deyiz dört gündür. 
       Ben yine bekliyorum, yağmur yağsın. Gören de beni ünlü yazar edalarındayım sanır :) ama gerçekten böyleyim bu ara. Melankoliğim... 


       Bir şey eklemeden bitiremeyeceğim bu yazıyı:) Geçenlerde yeni tanıştığım bir arkadaşıma '' Blogum var, uygun zamanında okursun belki '' dedim. '' Ooo, ben tüm yazdıklarını okudum bile çoktan '' dedi. Çok sevindim... :) Ben, sevindim deyince de; '' İstersen hepsini tekrar okuyayım, sen böyle seviniyorsan:)  '' dedi. Güldürdü de beni:), mutlu etti. Okursa bu yazdıklarımı; gülümser şimdi o da:) 


       Küçük bir grup benim bildiğim kadarıyla okuyan ama inanın her '' Okuyorum, takip ediyorum '' diyen, inanılmaz mutlu ediyor beni:) Küçücük, basit bir blog bu belki ama benim önemsediğim bir şeye; sevdiklerimin, beni sevenlerin değer vermesine bayılıyorum... 
       
       İyi ki varsınız valla, çok seviyorum sizleri...
       Kalbimdesiniz, 
       Bilesiniz... 
       Muck ! :)      
       

2 Ağustos 2011 Salı

Büyümek Buysa Eğer; Ben Büyümek İstemiyorum...

              
             Zaman dursun istiyorum bugünlerde...  Yaşlanıyor muyum bilmiyorum:) ama artık zamanın bu kadar çabuk geçmesi bana çok dokunuyor. Yaşlar büyüdükçe, telaşlar büyüyor çünkü... Durum böyle olunca, ben küçülmek istiyorum...  

             Anaokulundaki renkli hamur yoğurduğum günlere dönmek istiyorum mesela... En büyük telaşımın; resim yarışması için resim yetiştirmek olduğu, o güzel ilkokul günlerimi çok özlüyorum. 10 kg. lık sırt çantamla:) okula yürümeyi bile özlüyorum. Cipslerden çıkan taso için günde 40 cips aldığım günleri özlüyorum. Teneffüs aralarında hızlıca yenen simitin tadı da mı bir başkaydı o zamanlar? Peki ya; her pazar akşamı izledigim '' Bizimkiler '' dizisinin tadı? Damaktan gider mi?

            Şimdilerde ise sorumluluk duygusunun sevimsizliği her gün yanıbaşımda. Bir şeyleri bizzat benim yapmam gerekiyor. Ben yapmazsam, annem yapmıyor.  Ya da bir şeyleri iyi yapınca; kimse yıldızlı pekiyi vermiyor.

            Arkadaşlarım evleniyor artık benim de... Hatta biri bebek bekliyor.'' Darısı sana '' diyorlar. Ben istiyor muyum, hiç sormuyorlar. Belli bir yaşa gelince sanki herkes evlenmek zorundaymış gibi davranıyorlar. ( Bu arada çok yaşlıymışım gibi bir şey de uyandırmak istemem, yazı öyle bi havaya girdi çünkü. 1985 doğumluyum hani, aklınızda olsun ) Arkadaşlarım evlenirken; çeyrek altını çantama koyup gitmek dokunuyor bana...  Bu kadar ne zaman büyüdük biz? Mesela şimdi hamile arkadaşımın çocuğu olunca da; takacağım bir çeyrek altın. Onlar süper mario gibi altınları toplayarak yollarına devam ederken; ben hala süper mario oynamak istiyorum.       

            Büyümek buysa eğer; ben gerçekten büyümek istemiyorum...
            

5 Temmuz 2011 Salı

Günaydın, Gittim Ben...

Bocalıyorum ben bugünlerde çok... Öyle böyle değil, kafam o kadar karışık ki... Hala dost mu, düşman mı ayırt edemediğim insanlar; bir sözüyle durduk yerde huzurumu bozmaya kalkan insanlar; bana yalanlar söyleyen, bir şekilde beni inandıran, ya da inandığımı sanan insanlar var. Anlayamıyorum, zaten artık anlamakta istemiyorum... Yoruldum çünkü.

Çok kızıyorum kendime, çook... Neden hayatımın kapısını çalanları güleryüzle karşılıyorum? Neden 100 puanla başlatıyorum henüz içlerini görmeden? Neden sonrasında eksilere gitmelerini acı çekerek izliyorum? Neden en ufak problemleriyle ben ilgileniyorum? Neden onlar sınava girerken, ben giriyormuş gibi heyecanlanıyorum mesela? Neden uykusuzluktan ölsem bile; gecenin bir yarısı bir konuyu çözmeye çalışıyorum? Neden '' huzur '' yollamak istiyorum hep; taa nerelere, kimlere? Nedenlerim çok bu ara işte böyle... Yanlış anlaşılmasın; bu '' Nedenlerim '' hak etmeyenlere... 

Anlayamıyorum insanları, yaşadıkları sahte ilişkileri... Allah'a dua ediyorum her gün; n'olur sokmasın beni böyle hayatlara diye... Çünkü ben o sahte dünyanın insanı değilim.  '' Özledim '' diyorsam gerçekten özlemişimdir. '' Senin için dua edeceğim, içini ferah tut '' diyorsam; gerçekten dua ederim, tüm kalbimle... Birine, birini sevmediğimi söylersem; gerçekten sevmiyorumdur. Hani 3, 5 gün sonra kolkola gezmem; sevmediğimi söylediğim insanla... Gülünç duruma düşmek istemem kimsenin gözünde, utanırım.

Hatam hep aynı benim işte, karşıdakini de kendim gibi sanmam...

Öyle şeyler yaşıyorum ki; artık şaşırma diye bir duygu kalmadı bende. Çok yoruldum. Susarak izliyorum sadece. Kime, neyin hesabını sorabilirim ki ben; Allah varken? Gece, baş yastığa konulunca rahatsız etmez mi ki vicdanları onları? Huzurlular mı? Mutlular mı sahiden dışardan göründüğü gibi? Hiç sanmam...

Yaşanılan, paylaşılan onca şeyden sonra tek bir gerçek kalıyor işte geriye... Onlar birbirlerini kandırmaya devam etsinler, '' Ben yokum ''  artık o hayatlarda... Sahte ilişkiler yaşayan bu şahane(!) insanların yolları '' bensiz '' açık olsun...

27 Mayıs 2011 Cuma

Özür...

          
            Sevgimi göstermekten hiçbir zaman çekinmedim ben, kolay bir şey bu, benim için...  Canım '' Seni çok özledim '' demek istiyorsa, derim mesela pat diye... Sesini duymak istiyorsam birinin, ararım sebepsiz yere... Mesela durduk yerde gider öperim annemi, öpmeden uyuyamam kıymetlilerimi...  Her zaman ben sevdiklerimin yanında olacakmışım gibi, hem de her an ayrılacakmışız gibi gösteririm sevgimi.... Bilirim çünkü; bu dünyada ' ölüm ' var.  

           Ama bugünlerde, durum böyle değil...

           Yoo, yoo... Hava yağmurlu olduğu için falan duygusallaşmadım. Hava çok sıcak hatta, Güneş nasıl yakıyor... Öyle ya; yaz yaklaşıyor... Bahar yaşamadan, yaz geliyor bu yıl. Diğer yıllardan farklı bir yıl.

           Bense; hayatımda ilk defa bugünlerde, şikayetçiyim kendimden... Çook özleyipte '' Özledim '' diyemediğim bir sürü insan biriktirdim çünkü bu ara...  En kısa zamanda buluşuyoruz deyipte, arayamadığım, konuşmayı deliler gibi özlediğim ama '' Nasılsın? '' bile diyemediğim insanlar var. Bilseler, ahh bir bilseler; yanlarında olmak için neler vermezdim...  Kalbimin hep onlarla olduğunu, rüyalarımda beraber olduğumuzu söylesem, inanırlar mı ?... Tek korkum; bana kızgın olmaları. Biliyorum akılları ermiyor bana bu ara, tanıyorlar beni çünkü...

           Ama hayat işte... Ben de içime kapanabiliyorum bazı zamanlar, yalnızlığı sevebiliyorum... Ama bu kimseyi daha az sevdiğim için, onlardan uzak kalmak istediğim için değil... N'olur kızmasınlar bana...  Deliler gibi özlüyorum yoksa, bir bilseler... Ahh bir bilseler... Sarılsam onlara da, öylece kalakalsam...

         Bu ara böyle karışık bir durumdayım işte. Sebepsiz... Candan Erçetin'in şarkısındaki şu dörtlük sanki beni anlatıyor bu ara...

  '' İşte ben böyle bir hal içindeyim
    Aslında derin keder içindeyim
    Bazen bilmeyerek ne yaptığımı
    İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim ''

          

9 Şubat 2011 Çarşamba

... KAR TANELERİ ...

     Ahh özledim hem de cok özledim ezberledim beklemeyi
     Özledim hem de cok özledim ezberledim beklemeyi
    
     Yollar benim umudumdur yolları kapatmayın
     Yagmayın yollarıma durun KAR TANELERİ


Diyordu şarkıda...

Çocuklugumda... Her yaz, o küçük Erdek'teki o küçük barda, her gece, bu şarkı çalardı...

Ankara'ya durmaksızın kar yagıyordu iki gündür...

Mevsimler degişiyor, insanlar degişiyor, yaşlar büyüyor, telaşlar büyüyor, sevdiklerimizden ayrılıyor, sevdiklerimize kavuşuyor, kahkahalar atıyor, bazen aglıyor, çabalıyor, bazen bocalıyor, birileriyle küsüyor, birileriyle barışıyor, yeni insanlar tanımaya çalışıyor, bazen yoruluyor, zamanla yarışıyorduk... Sahi ya, ne çabuk geçiyordu zaman...

Ankara'ya durmaksızın kar yagıyordu iki gündür...

Soguktu... O sıcak yaz akşamlarından hatıra '' aynı '' şarkı içimi ısıtıyordu...

Degişen her şeye inat...  

25 Ocak 2011 Salı

KIZ MODELLERİ...!

Beni takip edecek olan birbirinden güzel degerli insanlar; '' ilk yazım '' bugüne kadar gözlemledigim kız modelleri üzerine. Bakalım sizlerin de etrafında var mı bu kızlardan?!  :)

1. Her Konu Hakkında Mutlaka Fikri Olan Kız Modeli
Bu kızların her konu hakkında mutlaka ama mutlaka bir fikirleri vardır. ''Bilmiyorum'' kelimesi onların sözlügünde yoktur. Hic bilmedikleri bir adres sorsanız bile; sizi yanlış yere yollayıp, yine de bilmiyorum demezler. Evet, durum bu kadar vahim ne yazık ki... Erkek arkadaşlarının yanında futbol aşıgı olurlar mesela, bi sorun '' ofsayt nedir? '' diye, Erman Toroglu'yla yarışırlar. Bir bakmışsınız finans alanında ahkam keser, ülkeyi kurtarır, başınıza Ümit Boyner olurlar. Bir bakmışsınız ilişkileri degerlendirip, size akıllar verip, Selin Karacehennem olurlar. Bilmedikleri grup, şarkı, dil, film, ülke, şehir de yoktur mesela... Siz şaşırıp kalırsınız. Tabii, '' Bilmiyorum '' demenin bu kadar zor olduguna mı, binbir şekle giren bu kızların komikligine mi?

2. Sevgilisini Brad Pitt Sanan Kız Modeli
Evet yukardaki durumdan daha acınası kız modelidir. Hatta Brad Pitt az kalır, Brad Pitt'in üstüne bir de Albert Einstein'in zekasını ekleyin. İşte bize tanıtılan muhteşem sevgili karşımızda tatatataaaaam!  :) Yarabbim, bu kızlar sevgililerini öyle bir tanıtır, anlatırlar ki; yakışıklı, zeki, cömert, saygılı, coook aşık, özel günleri asla unutmayan, sık sık çicek yollayan, sizi hediyelere bogan, bir dediğinizi iki etmeyen süperrrrrrr ötesi bir erkek. Masallardaki Beyaz Atlı Prens halt etmiş bunların yanında!!!  Sanırsınız Aşk ve Ceza dizisindeki Savaş Baldar'la birlikteler. O kadar gercekmiş gibi anlatırlar ki; '' Herkes harikalar diyarında, ben neden fetret devrindeyim?? '' diye sizi şüpheye düşürebilirler.... Bir insanın hic mi kötü bir huyu olmaz arkadaş, hic mi bir eksisi olmaz. Yoook. Ne yazık ki bu modelde de durum bu kadar vahim arkadaşlar....

3. Herkesi Pohpohlayan Ama Arkalarından Konuşan SİNSİrella Kız Modeli
Evet... EN tehlikeli modelin karşısındayız! Beraber saatlerce oturmuşsunuz, kahveleri icmişsiniz, dedikoduları yapmışsınız -özelikle sinir olunan insanları yerin dibine sokmuşsunuz. Kahkahalar havada uçmus, mutlu mutlu evinize dönmüşsünüzdür. Facebooku actıgınızda bir de ne görün?! Daha az önce beraber dedikosu yapılan insanların resimlerinin altına; SİNSİrella arkadaşınız -sözde kankanız, commentleri yapmış, likeları yapıştırmıştır. Agzınız acık kalır...

- '' Ahh Badegülcügümmmmm bu topuz sana cok yakısmışşşş yaaaaaa, bittimm bebekkk! '' 
- '' Off ya bayılıyorummm sana Sadegülcügümmmmm bu güzelligin kac puan?? ''

Hadi bakalım arkadaşınızın üc kagıtcılıgına mı yanın, yoksa dedikosu yapılan en sakil kızın kendini bi anda Adriana Lima sanmasına mı??

4. Nişanlısının Aile Bireylerine Bayılıyomuş Gibi Yapan Kız Modeli

Oooof ki ne ooofff... Özellikle nişan, aile yemekleri gibi özel günlerde ortaya çıkan kız modelidir. Nişanlının; sevimsiz, huysuz, cirkin, devamlı aglayan 3 yaşındaki kuzenine '' Agucuk gugucuk '' yapan, kendini sevdirmeye calısan kızdır. Bir yandan müstakbel kayınvalideye yaranmaya calısır, bir yandan müstakbel görümceyle arkadas olmaya calışır. Kayınbabayla ülke meselelerini tartışır; onun bilgilerine, tecrübelerine hayran kalır, pohpohlarrrr... 

Tabii kız tarafı da boş durmaz, aile destegiyle onun da en mükemmel yönleri, becerileri gözler önüne serilir hemen... İlkokuldaki şiir okuma yarışmasındaki birinciliginden tutun, yerli malı haftasındaki sunuculuguna kadar... Karşı tarafa mükemmel gelin portresi cizilmek  zorunludur ne de olsa... Gelin, görümce kaynaşmış; aileler kanka olmuş mutlu mesut ayrılınır. Bu durum bana hep bir dörtlügü hatırlatır....

Bahcelerde börülce
Oynar gelin, görümce
Oynasınlar bakalım
Bir araya gelince


:)